Bismillahirrahmanirrahim.
Ve’l-Asr,
Ve’l-Leyl,
Ve’s-Subh,
Ve’d-Duha
Zamana tayin ettiği nizamı, insanlığa şahit tutan Allah’a hamdolsun. İbrahim’in duası, İsa’nın müjdesi, Amine’nin rüyası, zamanın en ulvi yıldızına salat ve selam olsun.
Selam; Mazisine vefa ile, âna gayretle bağlanan ve âtinin hayalini kuranlara olsun.
Mazi;
Asra olan yeminle tohumlandı insanlığın hikayesi. Nizama adanmışken tüm kâinat, yeryüzünde isyanıyla filizledi tayin edilen süreyi mahlukat. Hüzün girdabında yoğrulmuş olan insana müjde olarak yeterken Habil’in öğretisi, diyarları dolaştı zulüm ve isyanı kuşanmış Kâbil ve nesilleri… Toprağın bağrında yeşermiş insanı, çetin bir imtihanın kıyısına savurdu kin ve ihtirasların rüzgârı… Evveli ve ahiri kuşatan, öyle hükmetti ki; muzaffer olacak ancak ve ancak Rahman’ın nizamı…
Bilinmez rotalarda hesaplı kuyulara mahkum edilirken insan, Yusuf’un iffetiyle tecelli eyledi kudret sıfatı. Ekine ve fıtrata kasteden mel’unlara lal kesilmiş diller karşısında, Nuh ile gönderdi hükmünü teslimiyetin İlahı. Yokluğun pençesinde, yalnızlığa mahkûm, hastalığa duçar bedenin topuklarıyla vuruşunda gizlenmişti Eyyüb’ün sabrındaki hikmet. Müneccim mısralarında başlayan zulmü, ateşin ortasında esenlikle taşıyan İbrahim ve yola ram olmuş bir damla su ile öğrendik ânın vacibini…
Vefa;
Ânın vacibine olan imanıyla küffara karşı gökyüzünde kanatlandırdı sancağı Zülcenaheyn. Kutlu orduların şeksiz şüphesiz inancıyla muştuladığı sonsuz çağrıyla yankılandı Haremeyn. Tevhid nuruyla aydınlansın diye Şark’tan Garb’a çıktığı yolda, tayin edilen vakte adadı geçilemeyen setleri Zülkarneyn… Karanlığa hapsolmuş kalplerin, isyan ile yoğrulmuş dillerin ve azılı cahiliyenin kol gezdiği bir vakte hükmetti nübüvvet. Kızgın çöllere dönüşmüşinsanlığın, acımasız yığınlara evrilmiş zihinleri; umarsızca işkence ederken, Bilal yüreklilere müjdelendi ahiret. Sufli bir nefesin esintileriyle tarumar olmuş gönüllerin imdadına yetişti; ânın vacibine vefayı imandan bir paye bilenler. Sütçü tezgahında Ömer’in korkusuna galebe çalan imanın nesliyle, Medine ikliminde tanıştı nitelikli bir gelecek. Ammar’ın şehadetinde, Mikdat’ın cesaretinde, Selman’ın zühdünde, Ebuzer’in gönlünde yoğruldu nitelikli bir gelecek.
An;
Nisyan ile matuf olan beşer, bırakıp azmi elinden düşünce hazzın girdabına, zulüm gölgeledi cihanı, gözyaşı suladı çorak toprağı; Ta ki Maziyi tutup, vefayı kuşanan, ahde sadık yiğitler mührünü vuruncaya kadar zamana.
Alparslan’ın kılıcında parlayan zaman, şahitlik etti Malazgirt ovalarında bir şanlı orduya…Zaman Selahattin’in minberinde uzadı, emri hak vaki oluncaya kadar Aksa’ya… Yanan bir gemi güvertesinde iman ettik yaratanın mükafatına, Endülüs kıyılarında… Karanlık kimselerin kirli ellerinde; mahkeme salonlarında, şehir meydanlarında ve sığ dünyalarında boğulmak istenirken zaman, gelecek kaygısını kuşanan ÖNDER’lerin gönüllerinde yeşerdi, kurutuldu zannedilen fidan. Vaktin girdabında esareti reddeden genç adamlar, kızlar ve ihtiyarlar; inandılar kutlu bir âtiye… Maziden kalan mirasla inşa ederken geleceği, iman ettiler vaktin sahibine, gayret gösterdiler ânın vacibine… İman, ahlak ve duruşlarından, soluklandığı gölgeliklerde taviz vermeyen ÖNDER’ler, bir asır sadık kaldılar ve sadık kalacaklar vefa sözlerine.
Âti;
Ey mazinin hayali, ânın şahidi, âtinin ÖNDERİ;
Vazifemiz; yüklendiğimiz emanete hakkıyla sahip çıkmak, gece gündüz demeden yola revan olup çalışmaktır. Aksa hafızamız, Medine kalbimiz, Suffa mektebimiz, Kâbe ise kıblemiz olacak… Sözümüz hakka dayanacak, merhametimiz mazluma, adaletimiz çağlara uzanacak. Hayallerimizle nakşedilen nizamımız ufku kuşatacak…
Ey İmam Hatiplim,
Zaman; emeği sırtlanıp, asrın idrakini geleceğe taşıma zamanıdır.
Ey İmam Hatiplim,
Gün; ilim ve hikmet mirasımızı kuşanıp nitelikli bir geleceği inşa
etme günüdür.
Ey İmam Hatiplim,
An; batıp gidenlere meyletmeyip hakikati kuşanma anıdır.
Selam olsun onun adıyla yola düşenlere…
Selam olsun onun adıyla kurulmuş bütün düşlere…
Selam olsun imam hatip sevdasına adanmış tüm ömürlere...